GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tekin Öget
YAZARLAR
25 Kasım 2020 Çarşamba

KARA DEFTERE YAZILAN BİR SİYASİ İNTİHAR DAHA… “KOD ADI ARINÇ…”

Ülkemizin siyaset tarihi o kadar çok siyasi figürün siyaseten ya kibrinden ya duygusallığından ya da zaaf göstermesinden kaynaklı mevtalarla dolu ki yıllarca ders olarak al okut yine de birkaç tane daha böyle intihara meyilli siyasetçi hep çıkar ve de çıkmıştır. Asıl mesele bu intiharlar değil bu maktullerin liderlerine nasıl ihanet ettiği en çok ders alınası konulardır. 2002 seçimlerinden galip çıkan Ak PARTİ öyle bir siyasetçi bir ekiple ülke yönetimine geldi ki insan gıpta ediyor ve verdiği her oy için huzur buluyordu. İnsanlar lidere ve davaya inanmış ve etrafında toplanmış ve de bu partiyi o zamanki ceberut vesayetçi derin devlete karşı kendi iradesiyle başa getirmişti. Lakin kimse yıllar içerisinde bazı siyasetçi görünümlü bu “ucu dışarıda olanların gerek GLADYO gerek NATO ve AMERİKANCI, İNGİLİZCİ çıkıp ve lidere ve davaya ihanet edecekleri bilemezdi.” Yıllar içerisinde maalesef ki bu acı veren ama milleti kenetleyecek olan bu ihanetleri çeşitli ihanet odaklı eylemler sonucu görecektik. Bugün büyük resme bakınca en bariz örnek ve şahsiyetleri incelediğimizde bazı önemli siyasetçilerimiz gözümüze çarpmakla kalmadı adeta bizi manevi olarak da hüsrana uğrattılar. Ülke onca sosyal ve politik olaylarla bir cendereden geçerken hep o sakladıkları arka plan hamlelerini de bu olaylar karşısında görme fırsatını da bulduk. Recep Tayyip Erdoğan başbakanlığı döneminde, o derin devlet dediğimiz askeri varlığı ve onların siyasi parti ve STK LARI dahil her ne varsa ve onların dışardaki sahiplerini de karşısına alarak Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı yaptı onca saldırı ve tehditlere rağmen.  Tabiri caizse tüm yük kendi sırtında idi. Şayet devrilirse ucunda ölümü bile bile. İşte bu aziz millet onu hep o sandıkta korudu ve yanında oldu. Gün geldi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile o makamda zorluklar çıkardı. Ona rağmen daima vefa ve yol arkadaşlığı namına sustu sineye çekti. Bu bizim bildiklerimiz ikisi arasında bilmediklerimizin şahidi de ALLAH’TIR. Gezi olayları olduğu vakit Başbakan Erdoğan yurt dışında iken yardımcısı Arınç ve CB. Gül ülke fetocular tarafından desteklenen ve çadırların yakılmasıyla başlayan vatana ihanet olaylarının fitilini ateşlerken sadece sessiz kalarak bu ihanete göz yummuşlardır. Ne acıdır ki o vakit devlet teslim alınmaya çalışılırken ARINÇ ve GÜL ikilisi yine başrollerdeydi. ERDOĞAN dışardan ne talimat verse de ARINÇ’ın ve Gül’ün olayları izlemesini bu millet izliyor ve lider Erdoğan’dan gelecek sokağa çıkın talimatını bekliyordu. Oda bu talimatı vermedi ve sorumlu makam gereği ipleri bizzat eline aldı, devletini ve milletini düşündüğü için. Lakin Gül ve Arınç bu gençleri dinlemek istiyoruz ve anlıyoruz gibi saçma sapan açıklamalar yapıyorlardı. Aslında ihanet o kadar büyüktü ki bunu anlayan aziz millet Arınç ve Gül’e değil bizzat Erdoğan’a sahip çıkmıştı. İlk siyasi intihar Abdullah Gül ile başlamıştı. Devamında yollar ayrıldı. Abdullatif Şener’i zaten konuşmaya gerek yok zira “o şarap içmiyor lakin şarabın tadını çok iyi biliyorum” diyordu. Yani zaten içmeden intihar etmişti. Ali Babacanlar ve Ahmet Davutoğulları ve diğerleri... Gelelim ARINÇ’A, gezide onun bu sorumsuzluk hali bu kezde feto olaylarında nüksetti. 17/25 aralık ihaneti ile başlayan, ardından hain feto darbesi sonrası alınan olağan üstü hal ve KHK GİBİ DEVLET KARARLARINDA biranda içindeki saklamış olduğu kini bir anda ortaya çıkıverdi. Oysa onca makam verilen bu zat zamanında tarihi kozmik oda baskını bir peçete kâğıdı içinde güya kendisine suikast yapılacak yalanı ile devlet mahremine girilmiş onca gizli planlar terörist bir savcı eliyle o baskında ilgili oldukları karanlık odalara sızdırılmıştı. Oysa Arınç’ta yaşıyordu suikast de olmamıştı.  Ona rağmen TV lere çıkıyor iki damla gözyaşı döküyor millet çok duygusal bu adam denip inandırılıyordu. Pr güçlüydü. Yani anlayacağınız bu Arınç’a, millet lider Erdoğan’ın hatırına susuyordu. Ama onu görmeye de tahammül etmek çok zordu. DÜŞÜNÜN ONCA MGK LARA GİREN BAŞBAKAN YARDIMCILIĞI YAPAN TBMM BAŞKANLIĞIDA YAPAN BİR İNSAN DEVLETİN EN MAHREM BİLGİLERİNE SAHİP BİR İNSAN SÜREKLİ ZAAF GÖSTERİYORDU. Devlet KHK larla devlete sızmış teröristleri içeri atmaya başlayınca Arınç’tan cüppemi giyerim sözleri ekranlara düşüyordu. Kısaca devletin terörist dediği görevden attığı ceza verdiği insanlar bu sefer karşımıza Arınç tabiriyle “pompacı ve temizlikçi” diye çıkıyordu. Acaba pompacı ve temizlikçi bir şifre miydi? Ona da siz okuyucular karar versin. Bilirsiniz bu cüppemi giyerim meselesi Umut Kitapevi baskını ile patlak veren olayın ardından sonradan fetocu olduğu ortaya çıkan savcı Ferhat Sarıkaya meselesiyle eş zamanlıdır. Ona iş bile verdi lakin adam fetodan içerde. Yani o kadar çok hata yapmasına rağmen onca tepkiyi göğüsleyen Erdoğan onu koruyor ve vefa gösteriyordu. Hatta cumhurbaşkanlığı yüksek iştişare kuruluna dahi almıştı millete rağmen. Onda çok büyük sabır vardı ama millette Erdoğan’a yanlış yapan birinide onun yanında görmek istemiyordu. Sırf Arınç’ın bu söylemleri bile oy veren seçmeni Ak Parti’den soğutmaya yetiyor lakin Erdoğan hatırına sineye çekiliyordu.  Cumhur İttifakı birtakım kararlar almıştı, iktidarda bu kararları halka sunmak istedi, ekonomide ve yargıda reform adı altında. Zira bu reformlar ve kararlar milletin rahatlaması içindi. Ve olan oldu sanki bir el Arınç’a git kendini canlı yayında patlat dedi. O el malum yeni seçilen ABD başkanı ve onun yapacağı siyasetti. Oda yayında bir anda terör finansörü ve kobane olaylarından sorumlu tutulan iki kişi olan Demirtaş ve Kavala için bir anda özgür olmaları gerekir tutuklu olmalarına hayret ediyorum iddianameyi okudum içi boş gibi laflar etti yetinmedi Ergenekon’u yapan savcıların cezaevine girdiğini yarın devran dönerse sizlerde öyle olabilirsiniz tehdidini savurdu. Yetmedi Demirtaş’ın devran adlı kitabını okuyun güzellemesi dahi yaptı. Oysa Yasin Börü’yü Eren Bülbül’ü ve nice 15 Temmuz şehitlerini hatırlamadan.  Yani tuzu kokuttu yetmedi tüy dikti üstüne. Artık kendini patlatmıştı bir kere, baktı yaşıyor kıvırmaya kalktı gazeteciler isim verdi ben değil demeye getirdi. Oysa 50 yıldır siyasetin içinde bir adam onca hadiselere şahitlik eden bir adam onca devletin mahrem bilgilerine sahip bir adamın yapacağı bir hata değildi şayet bir yerlerden talimat almadıysa. Şimdi bakıyorum da o siyaset mezarlığının “KARA DEFTERİNE” amma da siyasi mevta kayıtlı. Ve bu mezarlığın toprağı çok sabırlı ki bunca siyasi mevtaya sabır göstermekte…   

 

İKİ CÜMLE KÖŞESİ… 

İki şey yıkar insanı; 

Dostundan gelen ihanet, Düşmanından gelen merhamet… 

HZ. Mevlâna 

Yazarın Diğer Yazıları