Yüzde 50 barajı hemen hemen mümkün değilken, iktidar neden erken seçim yapsın?
Gerçekten iler-tutar tarafı yok.
Mecburen, mecburiyetten olur mu?
Pek sevdiğim mücbir neden olabilir mi?
Soruyu zenginleştirirsek…
İlker Başbuğ’dan Can Ataklı’ya uzanan darbe ihtimali söylentileri ile birleştirirsek…
Başbuğ ile ilgili yine de bir muhalefet şerhini “Diplomasi bilmiyor, siyaset dili bilmiyor. Konuştuğu çok şeyi yüzüne gözüne bulaştırıyor sanki” diyerek pozitif yaklaşma hakkımı kullanıyorum.
Ya Fikri Sağlar?
Tam da CHP’nin “Benim muhafazakar seçmenle problemim yok” siyasetine inanmaya ramak kalmışken söylediği “Başörtülü hakime güvenmem!” sözleri neyin nesi?
Adaletsizlik yapmayalım…
CHP’nin kurumsal bir görüşü değil bu.
Muhtemelen Sağlar’ın siyasette ön alma çabası…
Ama…
CHP “Bu bir disiplin suçudur!” demediği sürece, iktidar için kullanmaya elverişli bir siyasi alan bırakacağı da aşikar.
Konumuzun özüne gelirsek…
Tam da “Yok yahu ne seçimi?” dediğimiz anda…
Aniden… Birden… Beklenmeyen bir zamanda Erdoğan’ın Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret etmesi çok ilginçti.
Daha da ilginci…
Ortada seçim falan yokken, Erdoğan’ın “İttifakı da konuştuk!” demesi çok normal görünmüyor.
Kağıt üzerinde 3 sene olan seçim için bugünden ittifakı konuşmak hiç organik gözükmedi.
Beraberce göreceğiz…
Bir de muhalefet cephesine bakalım…
Eskiden aday çıkarmakta zorlanan CHP’de Cumhurbaşkanı adaylığı enflasyonu var.
Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş, İmamoğlu diye yarım düzine isim sayabiliriz…
Mansur Yavaş isminin öne atılması, Yavaş’ı yıpratmak için öne çıkarılan salvolar olarak değerlendiriliyor.
Asıl çarpışmanın Kılıçdaroğlu/İmamoğlu arasında geçmesi kuvvetle muhtemel.
İlhan Kesici ismi de masadaki güçlü bir seçenek …
Kesici, her kesimden oy gelme potansiyeli ile aslında muhalefetin büyük kartı ama CHP’nin monşerlerinin geçit verme ihtimali yüzde 10…
Okurlarım “Madem seçim yok, niye herkes erken seçimi yazıyor?” diye sorsa…
“Vallahi çok haklısınız!” diye susarım…